8 Mayıs 2016 Pazar

"ÖZ-GÜR"LÜK

   

   
     Bilmem hiç düşündünüz mü özgürlük nedir?
     Benim son bir kaç yıldır yoğun olarak düşündüğüm konu bu. Özgürlük  ne demek? Kimseye bağlı olmamak, her istediğini istediğin an yapabilmek, istediğin her şeye sahip olabilmek ya da istediğin yere gidebilmek, istediğin kişilerle birlikte olabilmek... Maddeler böyle uzayıp gidebilir. Ama hayır, özgürlük tüm bunların ötesinde birşey. Öz-gürlük(!) Özünün gür çıkması, sesini yükseltebilmek, düşünceni istediğin gibi haykırabilmek, karşındakine istediğini istediğin şekilde söyleyebilmek. Peki hangi evrende? Toplum evreninde. Peki ya toplum? Kurallarla yönetilen sürüler yığını. Bu halde gerçek bir özgürlükten söz etmek mümkün mü? Zannımca hayır. Toplumsal kuralların izin verdiği ölçüde özgürdür insan. Üniversitedeki bir hocamızın deyimiyle "başkalarının özgürlüğüne gölge düşürdüğün yerde biter özgürlük." Yani haykıracaksın ama bir başka kişinin sesinden rahatsız olmayacağı şekilde(!)
     İnsan, bebeklik döneminden itibaren başlar özgürlük arayışına, huzura kavuşabilmesi, özgür yaşayabilmesi için karnının doyması gerekmektedir ancak karnını doyuracak kişiye, annesine bağımlıdır. "Ben hürüm kimse bana istemediğim şeyi yaptıramaz" der kişi fakat "ekmek parası" için sevmediği işlerde çalışır, istemediği insanların emri altına girer. "Ben özgürüm istediğim hayatı yaşarım" diyen bir genç ailesinden ayrılır özgür olabilmek için ama hayatın onu hangi zindanlara atacağının farkında bile değildir. Ataerkil yapılarda kadın, özgürlüğünü ancak evlenip bir erkek evlat doğurarak elde edebilir, aksi halde bir söz söyleme hakkına bile sahip değildir. Bir erkek özgür olmak için evlenmez belki ancak beraberinde pekçok sorun barındıran bekarlığın mahkumu olur çoğu zaman.  Ülkeler Cumhuriyetle yönetilir, hürdür hür yaşar ancak büyük santraç tahtasındaki konumunu hep bir başka taşa göre ayarlamak zorundadır. Her insan birilerine, birşeylere bağlıdır, bağımlıdır hayatta. Bir başka kişi, şey ya da durum olmadan kendisini ifade etmesi mümkün değildir. Doğar, ebeveyninin çocuğu olur, büyür evlendiği kişinin eşi, ailesinin gelini/damadı, sahip olduğu çocuğunun annesi/babası,  torununun dedesi/ ninesi, amirinin çalışanı, işçisinin patronu... Bu roller uzar gider, bir başkası olduğu için biz biziz aslında. Başkalarının izin verdiği kadar yerine getirebiliriz rollerimizi ve başkalarının izin verdiği kadar özgür olabiliriz ancak.
    Belki biraz felsefe yaptık(!) ama velhasıl kelam gerçek bir hürriyetten, öz-gürlükten bahsetmek zordur şu hayatta azizim.Hele de ölmek için bile Azrail'e ihtiyaç duyarken...
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder